Fetö’cü gladyonun Devletten temizlenme mücadelesi sekteye uğratılamaz

Hiç kimse, TC’nin yasaları çerçevesinde, Fetö’cü gladyonun devletten temizlenmesi için yürütülen mücadeleyi sekteye uğratacak, tereddütler oluşturacak tutum ve eylemlere, İstanbul Tabip Odası’nı alet edemez; Hekimlik Mesleğini koruyorum kisvesi altında, psikolojik savaş metni tadında bildiriler yayınlayarak, TC Devleti’nin bu konudaki iradesini kırmaya çalışamaz.

15 Temmuz Cuma gecesi başlayan silahlı kalkışma, başlangıçta bir miktar kafaları karıştırdıysa da, daha sonradan bunun TSK içinde yuvalanmış, 40-50 yıldır, Devlet içinde, ABD tarafından örgütlenen Fetullahçı Gladyonun bir darbe girişimi olduğu ortaya çıktı. ABD, Türkiye’nin bölünmesine direnen, 24 Temmuz 2015’te, Ortadoğuda “yegane kara gücüm” dediği PKK’yı hendeklere gömen, hükümet ve TSK’yı bertaraf etmek üzere bu darbeyi geçekleştirdi.

Amerikancı darbe, Millet-Devlet işbirliği ile yenilgiye uğratılınca, hiç zaman geçirilmeden gladyonun tasfiyesi başlatıldı.
Hükümet aldığı birçok benzer tedbir yanında, Fetö üyelerinin yargı sürecinden kurtulmalarını engellemek için, hekimlerden alabilecekleri, cari yasalarımıza göre de suç olan “hatır” hastalık raporlarını engellemek amacıyla, devlet memurlarına rapor verilmesini hastane idarelerinin onayına bağladı.

Darbecilerin “hastalık raporu” alarak yargıdan kaçmasını engellemeye dönük olduğu ve sınırlı süre ile uygulanacağı belli bir karar olduğu açıktı. İlk birkaç gün içinde sözlü talimatla yapılan bu uygulama, daha sonra, bombalanan meclis hızla toplanarak, tüm ülkede olağanüstü hal ilan ederek ve bahse konu olan tedbirin sınırları, amacı, uygulama şekli bakanlık tarafından yazılı hale getirilerek tam bir hukuki çerçeveye oturtuldu.

İstanbul Tabip Odası, darbeden iki gün sonra yayınladığı bir bildiri ile bu uygulamayı, bildirisine doldurduğu, bol işkence, din, dil, ırk ayrımı, demokratik hakların ihlali, emir-komuta, baskı altında rapor verme vb gibi ifadelerle eleştirdi. Sanki 12 Eylül darbesi sonrasında ve 1990’ların başında gördüğümüz bir siyasal sosyal hava varmışçasına, hekimler açısından bir dehşet ortamı tarifi yapıyordu. Neticede İTO bildirisi ile hekim haklarını koruyorum görüntüsü altında FETÖ üyelerinin yasal süreçten kurtulmak için “hatır-sahte” rapor almalarını kolaylaştırmayı savunur pozisyona düştü.

Hiç kimse, ülkenin yasaları çerçevesinde Fetö’cü gladyonun devletten temizlenmesi için yürütülen mücadeleyi sekteye uğratacak, bu mücadele konusunda tereddütler oluşturacak bir tutuma İTO’yu alet edemez, mesleği koruyorum adı altında yazdığı psikolojik savaş metni tadında bildiriler yayınlayarak idarenin bu konudaki iradesini kırmaya çalışamaz.
Hükümetin Fetö’cülere sahte rapor verilmesini engellemeye çalışmasını haklı, meşru ve hukuka uygun buluyor ve destekliyoruz. Bu iradeyi kırmaya dönük her türlü tutum ve girişimi de kınıyoruz.

Hükümetin Amerikancı darbe girişiminin ortaya çıkardığı tabloyu toparlamak için ilan ettiği OHAL’i amacı ile sınırlı kaldığı sürece destekliyoruz. Şimdi yapılmaya çalışıldığı gibi Türk Devletinin özü olan Türk Ordusunun komuta yapısını dağıtan düzenlemeler uygulama şansı olmayan zararlı girişimlerdir.
Fotoşopla yapıldığı ortaya çıkan boğazı kesilmiş askerden, cihatçı dehşeti; Fetö’cü darbeye karşı sokağa çıkan milyonların arasından seçilmiş sarıklı insan görüntülerinden, olmayan şeriat ayaklanması icat edenler; devletin tüm organlarıyla darbecilerle mücadele etmesini adeta istemiyor gibidirler.

İstanbul Tabip Odası, darbeden sonra yayınladığı bildirilerin hiçbirinde darbeyi kimin yaptığından, haliyle dış desteğinden de hiç bahsetmemektedir. Genel bir darbe karşıtlığından bahisle asıl darbecilere karşı yapılan mücadeleyi, bunun unsurlarını eleştirmeyi yeğlemektedir. OHAL’e de, bu yolla şeriat geleceğini düşündüğünü beyan ederek karşı çıkmaktadır. Bu tutumunu hekimler dikkatle izlemektedirler.

Türkiye’nin önünde Fetö’yü temizliyeyim de, yerine başka bir dinsel yapıyı getireyim diye bir seçenek yoktur. Bu denenmiş ve ne olduğu görülmüştür. Bu tip yapılara mensubiyetle kamu hizmetinin bağdaşmayacağı anlaşılmıştır. Kamu görevlilerinin unutulan nitelikleri yeniden hatırlanmaya başlamıştır. Vatan, Bayrak ve Türk Milleti; bunlara anlamlarını veren, Cumhuriyetin temeli, anayasamızın ilk dört maddesine bağlılıktan uzaklaşıldıkça, devletin içini dolduran tarikat-mezheplerin, bağımsız karar alma odakları haline geldiği çok acı bir tecrübe ile ortaya çıkmıştır. Fetö özünde bir dinsel yapılanma, bir tarikattır. Bunun devlet kurumlarını böldüğü ve paramparça hale getirdiği bir ders olarak önümüzde durmaktadır.

Hükümet tarafından tüm devlet kurumlarındaki FETÖ’cüler OHAL kararnameleri ile ayıklanmaya başlamıştır. Kamu sağlık kurumlarında da 28-07/2016 günü 5134 kişi açığa alınıp soruşturmaları başlamıştır. Bunlardan 1504 tanesi hekimdir. Uygulamadan da görülmüştür Fetö bahane edilerek muhalefet tasfiye edilmemektedir. Sadece Fetö’cülerin tasfiyesi amaçlanmıştır. Korkmadan cesaretle bu tasfiye sürdürülmelidir.

Darbenin yenilmesi büyük başarıdır ama bu örgütün arkasında ABD vardır. ABD’nin stratejik hedefi, Türkiye açısından ön cephe haline gelen Kuzey Suriye’de Akdenize açılan bir Kürt koridorudur. Bundan vazgeçmesi, Kürt nüfusun yaşadığı parçaları birleştirip ikinci İsrail kurması, ancak silahla ve bölge ülkeleri ile dayanışma sağlanarak engellenebilir.

ABD Türkiye’yi bölmekten kendi isteğiyle vazgeçmeyeceği için, Türkiye’de dayandığı örgütlerden Fetö ve PKK’da vazgeçmeyecektir. FETÖ’nün devlet içindeki her üyesi böyle bir desteği arkalarında hissedeceğinden kolay pes edip mücadeleden çekilmeyecektir.

Bu elemanları hızla devletin dışına çıkarmak en etkin mücadele yöntemidir. Bütün bu nedenlerle hükümetin FETÖ’cüleri devletten, bizim alan olan Sağlık Bakanlığından tamamen tasfiye etmesi yerindedir. Tereddütsüz destekliyoruz. 1 Ağustos 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir