Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili kaygı duymayan İTO Başkan’ı Erez derhal istifa etmelidir
Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Ulusal birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ile ilgili kaygı duymadığını üzülerek saptadığımız İstanbul Tabip Odası Başkan’ı Prof. Dr. Selçuk Erez derhal istifa etmelidir.
Abdullah Öcalan ile görüşmelerin serbest bırakılması amacıyla Diyarbakır’da başlatılan açlık grevi üzerine, Dicle Haber Ajansı aracılığıyla yayılan demecinde İTO Başkanı Selçuk Erez, “Kürt halkının temsilcisi Apo’dur. Barışa inanıyorsak biran evvel masa başına oturmalıyız.” diye açlık grevine destek vermiştir.
Erez, daha sonra Aydınlık Gazetesi’nin sorusu üzerine yaptığı açıklamada sözlerinin çarpıtıldığını belirterek “Benim Apo ile ilgim olamaz. Benim derdim bu memleketin bölünmez bütünlüğü ve insanların ölmemesidir. Bizim derdimiz eninde sonunda masaya oturularak halledilecek. Orada bana sorulan soru ‘Kürtleri kim temsil eder’ idi. Kürtler karar verir. Bu HDP mi, Apo mu, dağdaki adam mı, benim karar vereceğim bir şey değildir.” diye konuşmuştur. (13.09.2016 Aydınlık)
Erez 8 Eylül günü Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde yazdığı “Kim ördü bu duvarları?” başlıklı makalede ise “Öyleyse biz, Kürt’le Türk’ün, Aleviyle Sünninin arasında yani bu ülkede yaşayan güzel insanların aralarında bu duvarların dikilmesini görmezlikten mi geleceğiz? Hayır! Sonra “bölünmez bütünlüğümüzü” aslında bu duvarların yok ettiğini anlayacak ve siz doğudan biz de batıdan vurup vurup vurup yerle bir edeceğiz bu utanç duvarlarını ve bu ülkenin tüm meydanlarında halay çekerek kutlayacağız bunu.” diyerek çözüm önerisini dile getirmiştir.
İTO Başkanı 4 Eylül günü İstanbul’da gerçekleşen, HDP’nin asıl sahipliğini yaptığı mitinge davet için Tabip Odası’ndaki basın toplantısının açılışında da “İnsan olmanın gereği savaşa, savaşlara karşı durmaktır. Bugün hem içte hem de dışta savaşın bahis konusu olduğu bir ülke ortamında barış talebimizi ortak, güçlü ve en geniş kamuoyuna duyurulacak şekilde dile getirmemiz büyük, hayati önem taşıyor. Bu amaçla 4 Eylül günü İstanbul’da ortak, kitlesel bir buluşma, miting gerçekleştireceğiz” diye konuşmuştu. Yapılan ortak açıklamada “Cerablus’a girilmesi ile Suriye bataklığına bir adım daha atılmasını kaygı ile izliyoruz. Kürt sorununda; ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalarının derhal terk edilmesini, barışçıl ve demokratik yollarla çözüm için gerekli adımların acilen atılmasını istiyoruz. Kürt sorunu savaşla, şiddetle çözülemez. Ortak yaşam umudumuzu tüketen bu savaşa son verilmesini, silahların susmasını, müzakerelerin hemen başlamasını talep ediyor, Kürt sorununun demokratik çözümü için çağrımızı yineliyoruz.”
İstanbul Tabip Odası’nı temsil eden Selçuk Erez’in bu konuşma ve açıklamalarda, Türkiye’nin toprak bütünlüğü, ulusal birlik, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ile ilgili bir kaygı duymadığı çok açıktır. Oysa Lozan Barışı ile çizilen sınırlarımızın ve aynı antlaşmanın hükümleri içinde yer alan yurtta barışın ilkelerinin değiştirilmesi için günümüzde çok yoğun bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuz ortadadır. Terör yoluyla etnik ayrılık taleplerini dayatan bir örgütün varlığı gözden kaçırılmakta, istenirse bu terör eylemleri devlet tarafından durdurulabilirmiş gibi gösterilmektedir.
PKK ve İmralı’daki liderini destekleyen açıklamanın çarpıtma olduğunu ifade etmesine karşılık ne İstanbul Tabip Odası’nın iletişim araçlarında, ne de basında herhangi bir tekzip veya düzeltme girişiminde bulunulmadığını da kaydetmekte yarar var.
İlk bakışta kimsenin karşı çıkmayacağı barış özlemi, ayrılıkçı terör örgütünün siyasal amaçlarının meşrulaştırılması için kullanılmaktadır. Nitekim Dicle Haber Ajansı da İTO Başkanı sıfatını öne çıkararak bu kötüye kullanımı yapmış, Selçuk Erez ve İTO da buna ses çıkarmamıştır.
Açıklamalardan çıkan sonuç; Selçuk Erez’in etnik ayrılıkçı terör örgütüne değil, ona karşı güç kullanılmasına karşı olduğudur. Açıkça belirtilmese de terör örgütünün kentlerde ve dağlarda yığınak yaptığı, bomba ve patlayıcılar yerleştirdiği, doğu ve güneydoğuda yasadışı hâkimiyet kurduğu, silahlı milis kuvvetleri oluşturduğu “Açılım süreci” benzeri masaya oturulduğu bir “barış” dönemini istemektedir. Selçuk Erez ülkeyi zihnindeki bir duvarla ayırmış olmalı. “Siz doğudan, biz batıdan vurup vurup yerle bir edeceğiz” diye yaptığı çağrının hedefi de Kürt kökenli yurttaşlarımız olsa gerek. Görülen o ki, İTO Başkanı ve yönetiminin TSK’nın Cerablus operasyonu dahil her konuda tavrı var, ama PKK terörü konusunda hiçbir fikri yok. Hepsi birbirine bağlı olan Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü sanki tehdit altında değil, gündemlerinde yok.
Cumhuriyet’in eğitim kurumlarında yetişmiş, Üniversite’de kamu görevi yapmış bir aydının trajik kişisel konumu ayrı bir değerlendirme konusu olabilir. Ama İstanbul hekimlerini temsil eden bir meslek örgütünün Başkanı sıfatıyla yaptığı açıklamalar kesinlikle kabul edilemez.
İTO Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez ve Tabip Odası yönetimi, barış konusunda samimi ve tutarlı olmak için başta ABD olmak üzere Batılı devletlerden aldıkları destekle etnik ayrılık peşinde silaha sarılan PKK’ya açık tavır almak durumundadır. Bölgedeki sınırların değiştirilmesi için çaba gösteren, bölgedeki çatışmaların ana sebebi olan PKK, PYD, IŞİD vb. terör örgütlerine ödünsüz tavır almak zorundadır. Ne kendilerini ne de Meslek Odamızı emperyalizmin planlarını desteklemek için kullandırmamaya özen göstermeleri gerekir.
“Çözüm ve barış” masallarıyla hekimleri yanıltan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ile ilgili hiçbir kaygı duymadığını üzülerek saptadığımız Selçuk Erez, Dicle haber ajansına verdiği demeçle bardağı taşırmıştır. Hekimler artık daha fazla bu yükü taşıyamazlar. İTO Başkan’ı Prof. Dr. Selçuk Erez derhal istifa etmelidir!! 18 Eylül 2016
Bağlantılı İçerik:
- 19 Mayıs’ın 102. yılında bağımsız Türkiye’nin geleceğine yürüyoruz
- 19 Mayıs’ın 99. Yılında Bağımsız Türkiye’nin Geleceğine Yürüyoruz
- Cumhuriyet Devrimine giden yolu açan Çanakkale Zaferi
- Hekimler Vatan Savunmasında Görev Başındadır
- Türk Hekimleri FETÖ ve PKK’ya kalkan olmayacak
- 19 Mayıs’ın 98. yılında Bağımsız Türkiye’nin geleceğine yürüyoruz
- KORKMUYORUZ ! bombalı saldırıları nefret ve lanetle kınıyoruz
- Fetö’cü gladyonun Devletten temizlenme mücadelesi sekteye uğratılamaz
- Cumhuriyetimize yönelen darbe girişimi Türk Milletinin gücü ile bastırıldı.